12 Haziran 2014 Perşembe
c)
Yaratılış Anlayışı
Mandenler'e göre, evrenin ve insanın yaratılışı iyilik ile kötülüğün arasındaki
kaçınılmaz savaşın bir sonucudur. Evren yaratılmadan önce, Işık Evreni ile
Karanlık Evreni birbirinden tümüyle ayrı durumdadırlar. Yapısı gereği Karanlık
Evreni düzensizliği simgeleyen Kara Su’dan oluşmuştur; yaşam ve verimlilik
öğelerini içermediği için orada hiç bir varlık yoktur. Bu yüzden Malka d Hşuka,
kimi Işık Varlıklarını tutsak etmeyi planlamaktadır. Bu durumdan haberdar olan
Malka d Nhura kendi elçisi olan “Manda d Hiia”yı (Yaşam Elçisi) özel görevle
gizlice Karanlık Evren’e gönderir. Kutsal silahları sayesinde Manda d Hiia,
Karanlık Kralı’nın yakalar ve zincire vurur. Ancak bu sırada Işık Evreni’nde
yaşayan Yuşamin ve Abatur gibi kimi Işık Varlıkları meraktan iki evrenin
arasındaki perdeyi aralarlar ve Kara Su’ya bakarlar. İşte onların bu merakı, Işık
Evreni’nden düşmelerine neden olur. Işık Evreni’ne geri dönmek isterler, ancak
ilahi kader gereği bu artık olanaklı olmayacaktır.
“İkinci Yaşam” ve “Üçüncü Yaşam” olarak da adlandırılan Yuşamin ve Abatur’un
düşüşleri evrenin ve insanın yaratılması açısından son derece önemlidir. Bunlar
Işık ve Karanlık Evrenleri arasında sınırda kalırlar ve kendilerine ait yeni
bir evren kurmaya çalışırlarsa da başarılı olamazlar. Abatur, Kara Su’ya bakar
ve kendi yansımasını görür. Bu yansımadan “Dördüncü Yaşam” olarak adlandırılan
Ptahil oluşur. Kara Su’yun içinde kendini kurtarmaya çabalayan Ptahil’i daha
önceden Karanlık Evren’e atılmış olan Ruha görür. Ruha gider ve Malka d
Hşuka’nın zincirlerini çözer. İkisi birlikte Ptahil’e dost görünerek, Ptahil’i
maddi dünyayı yaratması için kışkırtırlar. Amaçları sonradan Ptahil’in
yaratacağı bu maddi dünyaya egemen olmaktır. Bu arada Ruha ile Malka d Hşuka
birleşirler ve bu birleşmeden kötü varlıklar olan yedi gezegen ve oniki burç
doğar. Ptahil, Işık Kralı Malka d Nhura’ya kurtulmak için yalvarır. Malka d
Nhura, Ptahil’e “Yaşam Işığı”nı verir. Böylece Ptahil dünyayı yaratır. Dünyanın
maddi yönleri Kara Su’dan, yaşam ve verimlilik taşıyan yönleri Yaşam Işığı’ndan
oluşur. Yaratılış tamamlanınca Malka d Hşuka, Yaşam Işığı’nın kaçmaması için
dünyanın çevresine kendi kötü çocukları olan yedi gezegen ile on iki burcu
dizer; dünyayı Ptahil’in elinden alır ve cinler, şeytanlar gibi kötü
varlıklarla doldurur.
Görüldüğü gibi Mandenler’in inancında dünyanın yaratıcısı Malka d Nhura değil,
düşmüş bir Işık Varlığı olan Ptahil’dir ve gnostik yaklaşımda sık görülen
“Demiurgos” rolünü üstlenmektedir.
Yarattığı dünyanın kötü güçlerin eline geçtiğini gören Ptahil, en azından
dünyada kendisini simgeleyecek bir varlık bulunmasını arzular ve insanı
yaratmayı planlar. Ancak kötü güçler yine işe karışırlar ve onu kandırmayı
başarırlar; yaratılan sadece bedendir; yaşam öğesinden yoksun olduğu için
cansızdır. Ptahil, bedene can vermek için türlü yolları dener ancak başarısız
olur. Bunun üzerine Malka d Nhura’ya kendisine yardım etmesi için yalvarır. Bu
yakarışa yanıt olarak Işık Kralı, insanın ruhunu Işık Evreni’nden yeryüzüne
indirir ve Manda d Hiia aracılığı ile cansız bedene yerleştirir. Bunun üzerine
“Adem” ayağa kalkar.
Mandenler’e göre Adem ilk inanan kişidir. Işık Kralı insanı kötü varlıkların
eline bırakmamış, ruhun bedene konuluşu ile birlikte, insanı eğitmesi için
Manda d Hiia’yı görevlendirmiştir. İnsanı korumak üzere “Hibil”, “Şitil” ve
“Anuş” adlarında üç muhafız yollamıştır. Böylece yaratılan ilk insan Işık
Kralı’na bağlanmıştır. Ayrıca Adem’in yeryüzünde yalnız kalmaması için “Havva”
yaratılmıştır. Adem ile Havva’nın evliliklerinden üç kız ve üç erkek kardeş
doğmuş ve bunlar vasıtasıyla insanlık çoğalmıştır.
d) İnsan ve Kurtuluş Anlayışı
Mandenler’e göre insan madde ve ruhtan oluşan iki farklı öğeden meydana
gelmiştir. Beden, madde olarak kötülük ve karanlığı, ruh ise iyilik ve
aydınlığı simgeler. Beden, varlık olarak kötülüğe aittir. Oysa ruh, tanrısal
Işık Evreni’nden gelerek bedene konulmuştur. Bedene yerleştirilen ruh bu
durumdan hiç hoşnut değildir ve Işık Evreni’ne yeniden yükselmek istemektedir.
Diğer yandan, yeryüzündeki kötü güçler ellerine düşen bu Işık Varlığı’nı
kaçırmamak için çepeçevre kuşatarak, çeşitli dünya nimetleri ile hırs, şehvet,
kıskançlık gibi duygularla bu dünyaya bağlamaya çalışmaktadırlar. Ruh, beden
içinde bir tutsak yaşamı sürdürmektedir.
Manden inançlarına göre, kurtuluş yalnuzca ruh için geçerli olabilir, zira
beden maddi dünyaya aittir. Ruhun kurtuluşu ise, bedenden ve dünyadan ayrılması
ile olanaklıdır. Bu kurtuluş uğruna ruhun, doğru inanç ve ibadetlere bağlanması
gereklidir. Ancak bu bile yetersiz kalabilir. Çünkü, Mandenler’e göre tek
kurtuluş, “Tanrısal Bilgi”ye sahip olmakla gerçekleşir. Bu bilgi, kazanılan ya
da öğrenilen bir bilgi değil, ancak verilen, bahşedilen bir bilgidir. İnsanın
kurtuluş için yapması gereken, bu bilgiyi alabileceği uygun ortamı
hazırlamaktır. Bu da inanç ve ibadetlerle olabilir. Tanrısal Bilgi’ye sahip
olan ruh, maddi dünyadan temizlenerek tanrısal Işık Evreni’ne, yüce Işık
Kralı’nın yanına yükselir.
İlk kurtuluş örneği Adem’in kişiliğinde gerçekleşmiştir. Yaratıldıktan sonra
Adem, kötülükten uzak kalmış, Işık Kralı’na itaat etmiş ve kendi kurtuluşu için
yakarmıştır. Böylece Adem’e Manda d Hiia aracılığı ile Tanrısal Bilgi
iletilmiş, Adem’in ruhu Işık Evreni’ne yükselmiştir.
e) Kıyamet Anlayışı
Mandenler,
Adem’in yaratılışından kıyamete kadar dünyanın 480.000 yıl süreceğini
varsayarlar. Bu süre dörde ayrılır. Adem ile başlayan ilk dönem 216.000 yıl
sürmüş ve sonunda insanlık kılıç ve hastalık tarafından yok edilmiştir.
Yalnızca bir çift insan hayatta kalmıştır. İkinci dönem 156.000 yıl sürmüş ve
insanlık bu kez ateş ile yok olmuş; yine bir çift insan kalmıştır. Bin yıl
süren üçüncü dönem sonunda insanlık su ile yok edilmiş; sadece “Nuh” ve ailesi
yaşamayı sürdürmüştür. İçinde bulunulan son dönem Nuh ile başlamış olup,
kıyamete kadar 8.000 yıl sürecektir.
Dördüncü dönemin son 2.000 yılı, Kudüs’ün kurulması ile başlayan, kötülük ve
savaşların giderek arttığı “Ahir Zaman”dır. Bu dönemde Mandenler’e yönelik şiddet
ve baskılar yoğunlaşır; kıtlık, kuraklık, salgınlar ve doğal afetler artar.
Kıyamete dair çeşitli işaretler görülür. Bu işaretlerin başlıcaları bir
yıldızın okyanusa düşmesi, yedi denizin sularının kızarması; bu sulardan
içenlerin kısır olması ve son olarak da büyük bir fırtınanın çıkmasıdır. Bu
işaretlerden sonra “Praşai Siva” (Son Savaşçı) çıkacaktır. Bir anlamda “Mehdi”
olan Praşai Siva döneminde tüm kötülükler son bulacak, savaşlar ve tüm doğal
afetler kaybolacaktır. Bu dönem bir “Altın Çağ” olacaktır. Mehdi’nin egemenliği
kıyamete kadar sürecektir.
Kıyamet günü, önce havanın zehirlenmesi ile tüm canlılar ölecek, sonra
gezegenler ve burçlar yok olacaktır. Kıyametten sonra tüm ruhlar için genel
hesap yapılacaktır. Ölen insanların ruhları yedi gezegenden geçerek Abatur’un
terazisine ve oradan da Işık Evreni’ne yükselir. Ölen kişi eğer iyi ve inançlı
bir kişiyse ruhu, gezegenleri hızla geçer ve Işık Evreni’ndeki “Mşunai Kuşta”
adlı cennete ulaşır. Ölen kişi günahkarsa, onun ruhu gezegenlerde kalır ve
işkencelere uğrar. Kıyamet günü, gezegenlerde tutulan ruhlar da Abatur’un
terazisinden geçerek, günahlarının son cezasını çekmek üzere bir tür cehennem
olan “Suf” Denizine atılacaklardır. Günahlarının cezasını tamamlayan ruhlar
Işık Evreni’ne yükselecektir. Manden olmayanlar ise sonsuza kadar Suf Denizinde
kalacaklardır.
0 yorum:
Yorum Gönder