DÊSTPEK-ANASAYFA

KÜRTLER KİMDİR (2.BÖLÜM)

8 Haziran 2014 Pazar

KÜRT İMPARATORLUKLARI

HURRİLER



14. yy’ın ortalarına kadar Kuzey Mezopotamya’nın hâkimi durumda olan Hurriler, güçlü bir İmparatorluk kurmuşlardır. Yönetim sınırlarının genişliği ve çeşitli yerlere yayılmaları bu imparatorluğun gücünü da fazla arttırmıştır.

Hurriler Yakın Doğu’da vatanları olan, Hazar Deniz’inin doğu ve güneyindeki bölgelerden boylar halinde Kuzey Mezopotamya’ya doğru akın ederek yavaş yavaş büyümüşlerdir. Hurriler başlangıçta Van gölünün güneyindeki bölgelerde Dicle ile Zap ırmakları arasında diğer boylarla birlikte yaşamışlardır. 


Bir başka kaynağa göre M.Ö. Zagros dağlarında Anadolu’nun güney-doğu kısmıyla bugünkü Güneybatı Kürdistan’a kadar uzanan alana yayılmışlardır. Esas yurtları, Fırat, Balih ve Habur ırmaklarının suladıkları alan ile Mısırlıların Naharina dedikleri Orant (Asi Nehri) ve Fırat arasındaki bölge sınırlar olarak belirlenmiştir. Çukur Ova ve çevresini içine alan Suriye ve Kenan ilini kapsayan Hurri İmparatorluğu’nun başkentinin Hurri (Urfa) şehri olduğu ortaya çıkarılmıştır. 

Hurriler M.Ö. 5000 ile 3000 yılları arasında Paleolitik, Mezolitik, Neolotik Taş Devirlerini yaşamışlardır. Toplumsal, ticari ve tarımsal faaliyetleriyle, kendi zamanlarında iyi gelişmeler ortaya çıkarmışlardır. Daha sonraki dönemde mimarinin gelişmesi ve büyük yapı- yapıtların ortaya çıkması, sosyal yaşamın düzenlenmesi, ihtiyaçların daha hızlı karşılanacağı bir ortamı ortaya çıkartmıştır. Hurriler M.Ö. 3000 ile 2000 yılları arasında Maden Devrini yaşayarak Kalkolitik (Bakır-Taş) Devrini iyi gelişmelerle geçirmişlerdir.
Yapılan çalışmalarda belirlenmiştir ki; M.Ö. 2300 yılları arasında Kilikya bölgesinde yerleşik bulundukları zaman dilimi içinde Bronz Devrini de başlatmışlardır. Hurriler devirleri ilk olarak başlatan bir İmparatorluk olarak tarihte yer almıştır.

Hurri İmparatorluğunun devlet sınırı olarak geniş bir alana sahip olması, zamanın büyük devletlerinden olan Babilleri ve Hititleri bu noktaya çekmiştir. Huriler, M.Ö. 17. yy’da Hititleri yenerek başkent Hattuşaş’ı ve tüm yerleşim merkezlerini ele geçirmişlerdi. 200 yıl gibi büyük bir süre Hitit sınırları Hurri İmparatorluğu içinde kalmıştı. 

Ön Asya’da M.Ö. 2000 yıllarında büyük bir İmparatorluk kuran Hurriler birçok yerde küçük yönetimler oluşturmuşlardır. M.Ö. 15. yy’da isim değişikliği yapan Hurri İmparatorluğu Hurri – Mitanni olarak ikiye ayrılmıştır. Hurri adı kuzeyde kalan bölgeye verilirken, Mitanni ismi ise güney bölgesi için kullanılmıştı. 
Kürt tarihinin 3000 yılık Hurri dönemi sayısız Krallık ve şehir devletlerinin ortaya çıkması ile başlamıştır. Hurri Krallıkları Ve Prensliklerinden bazıları şunlardır: 

“Kummuhu, Melidi, Gurgum, Ungi, Kaman, Kaşku, Nairi, Shupria, Urkish, Muşku, Urartu, Namar, Saubaru, Mard, Lullubi, Qardu, Zamua Ellipi, Mana ve Guti.” 

Bu isimler bugünkü şehirlerle karşılaştırılınca şu sonuçlar ortaya çıkmıştır. “Muşku” adı bugün “Muş” şehri ve bölgesi olarak varlığını sürdürmektedir. Muşku Krallığı Asur Kralı Tiglath Pileser (M.Ö 1114-1076)’in ele geçirmesinden önce 2000 asker toplayabilecek bir durumda olması, krallığı önemli duruma getirmişti. 

Günümüzde bu Krallık Anadolu’da kurulmuş olan Hitit Devletini yıkması ile tanınmaktadır. “Mardu” adı ise Kürt Mitolojisinde yerini almış olan “Mard” karakteri “ulusun yaratıcısı” unvanıyla anılmıştır. Ayrıca bugün “Mardin” şehrinin adının “Mardu” isminden geldiği bilinmektedir. “Melidiler” ismi ise “Malatya” şehri olarak geçmektedir. M.Ö. 1900 yıllarında yazılı belgelerde Milidia olarak geçen isim sınırları Aslan Tepe’de olan Malatya şehri olarak geçer. Bu bölümün Suriye ile iç Anadolu ve Karadeniz sahilleri arasında önemli bir bağlantı ve uğrak merkez olması, o dönem içinde önemini arttıran bir unsur olmuştur.

Ortadoğu sınırları içinde bir devlet sistemi kuran Hurrilerin Anadolu ile tanışmaları Hurrili iş adamları ve Asurlu tüccarların ilişkileri sonucu olmuştur. Kapadokya tabletlerinin bilgi verdiği bu tanışma M.Ö. 1900 – 1800 yılında olmuştur. 

Hurriler döneminde güçleriyle ve geniş sınırlarıyla ünlü olana devletlerden biri de Mısır’ olmuştur. O dönemde bölgedeki önemli ticaret merkezlerini ve duraklarını ele geçirmeye çalışmış, Filistin ve Suriye üzerlerine seferler yaparak büyük bölgeleri kendisine bağlamıştı. Mısır Kralı III. Tudmozis büyük öneme sahip olan Akdeniz sahilindeki liman şehirleri ve Halep’i almaya çalışmıştır. Mısır’ın bu gelişmelerine şahit olan Kardunaj devleti siyasi amaç gereği Mısır ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştı.

Mısır, Hurri devletine yaptığı saldırılarda devletin büyük sınırlarını kendi sınırlarına katsa da, sınırların şekillenişi Hurri imparatorluğu ile Mısır devletinin aralarında yapmış oldukları antlaşma ile belirlenmişti. 
Mısır geçmişinde Hurrilere karşı Asur’u desteklemiş, Hurilerin gücünü kırmaya çalışmıştı. Kardunaj devleti de o dönemde askeri gelişmelerden ziyade ekonomik gelişmelere önem vermiş, bu yüzden Mısır ve Asur devletiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştı. Hurri İmparatorluğu ile Mısır Devletinin beraber savaştıkları zamanlarda olmuştu. Hurri Kralı Saustar zamanında Ön Asya’da en güçlü devletlerden biri olmuş, görkemli bir çağı yaşamıştı. Saustar’dan sonra yerine geçen Kral I.Aratatama (M.Ö. 1445 -1405) Mısır Kralı IV. Tudmozis ile iyi ilişkiler geliştirmişti. Mısır krallığı ile geliştirdiği iyi ilişkiler Kardunaj Devleti’ne yansımıştır. Bu dönemde güzel gelişmeler ortaya çıkması uluslar arası arenada ortaya çıkan antlaşmalardan da kaynaklanmıştı. 

Babil Kralı Hammurabi’nin Hurri Devletine karşı çeşitli saldırıları olmuştur. Mezopotamya’da bulunan Babil Devleti Hurri İmparatorluğu’nun gelişimini engellemeye çalışsa da İmparatorluk ilerlemesine devam etmişti. 

M.Ö. 17. yy’da kurulan Hitit Krallığı Anadolu’da eski zamanlarda kurulmuş olan Hatti Uygarlığının üzerinde kurulmuştu. Yönetiminin ilk yıllarında yönetim anlayışlarını ve devlet siyasetlerini Hitit Kralı Hattuşilis zamanında bir Hurri şehri olan Urşuya’ya ateş ve kılıç ile saldırmakla göstermişlerdi. Hurriler Hititlerin yok etme anlayışına dayalı saldırılarına karşı kendi siyasi yöntemleriyle Hattuşaş hariç tüm Hitit ülkesini ele geçirmiş, Anadolu’nun büyük bir bölümüne yayılmıştı. 

Hattuşilis bu saldırılara karşı Hurrilerin ticaret merkezi olan Haşşu’ya saldırmıştı. Saldırılar esnasında ekonomik gelişmelerin durdurulmasına yönelik yapılan yağmalarla beraber dini değerlere de zarar verilmişti. Hurri Devleti ile Hitit Devleti arasında yapılan savaşlar sınırların değişmesi ile devam etmiştir. Öncelikle savaşlar Kizzuwatna’da olurken, ardından Hitit devletinin Halep’i ele geçirmesi ile savaşlar Halep bölümüne taşınmıştı. Bir süre sonra zamanın çeşitli İmparatorlukları ile antlaşmalar yapılmıştı. Bu antlaşmalar Hanigalbat Kralı ile Halep-Hitit Kralı arasında Kizzuwatna’da yapılmıştır. Fakat yapılan antlaşma çok kısa sürmüştü. Çünkü Hanigalbat Kralı Halep’i ele geçirmişti.

Hurrilerin içinde yaşayan halkla beraber o dönemde Hurri İmparatorluğuna bağlı beylikler de olmuştur. Bu beyliklerden biri şimdi Kerkük ismi ile bilinen, bu şehrin yakınlarında olan Arrafa’dır. Bu bölgenin Asurlular ve Babiller arasında olması bölgeyi daha önemli hale getirmişti. 

Hurrilerin önemli yapıtlarından biri de kurmuş oldukları Malatya devletiydi. M.Ö. 1900 yıllarında yazılı belgelerde Milidia şehri olarak geçen devlet; İç Anadolu ve Karadeniz sahilleri arasında bulunan bir Hurri devletiydi. Aynı zamanda zamanın metallerinin üretiminin yapıldığı çok önemli bir ticaret merkeziydi. Asur Krallarından; II. ve III Salamanassar, Tiglatplassar, II. Asurnasirpal Milida’yı ele geçirmek için seferler yapmışlardı. Bu seferler bazen Milidia’nın Asurlular’ın eline geçmesi ile sonuçlanırken, bazen de Milidia’nın savunması ve başarı elde etmesi ile sonuçlanmıştı. Asurlular Milidia (Malatya)’yı kendilerine bağlamak için 20’ye yakın askeri sefer düzenlemişlerdi.

Milidia’nın Hurri halkı 879’da Asurlulara karşı bağımsızlığını ilan etmişti. Fakat Asur Kralı II. Sargon (M.Ö. 721-705) Milida’yı almıştı. Halk Aşağı Mezopotamya’ya göç etmek zorunda kalmıştı. Daha sonra Milidia Kimmerler tarafından yakılıp yıkılmış ve halkı yeniden göç ettirilmişti. 

Yönetimde iyi gelişmeleri ortaya çıkaran Hurri İmparatorluğu çevresinde varolan devletlerle savaş yapmaktan ziyade, antlaşmalarla dönemini ele geçirmeye çalışmış, kendi İmparatorluğuna yönelik açılan savaşlarda savaş siyasetine uygun tepkiler vermişti. Kendi içinde yönetim Prensliklerden-Krallıklardan, bunların etrafında yer alan hükümet ise ihtiyarlar meclisinden oluşmuştur. Babil’de Anadolu’da ve Sümerlerin yazıtlarında Hurilerin yönetimde barış içinde yaşadıkları ortaya çıkarılmıştır. 

Hurriler M.Ö. 3000 yıllarında tarım ve hayvancılıkla uğraşırken zamanla ekonomik alanları ticaret ile şekillenmişti.

Yerleşim alanında yaptıkları ilk evlerin koloni şeklinde olduğu, yapılan kazılarda ortaya çıkmıştı. Ve kendi dönemlerinde yaptıkları saray ve kalelerde dönemlerinde ki gelişmeleri yansıtan yapıtlar olmuştur. Harput’ta yapılan dağ kalesinin Milidia tarafından yapıldığına inanılmıştır. Aynı zamanda 1938- 1939’da yapılan kazılar da Aslan Tepe’de Milidia şehrini yansıtan surlar, şehir kapısı ve bir de saray ortaya çıkarılmıştır.

Hurrilerin sanat alanında kendilerine özgü seramik yapımı ve boyama ürünleri de olmuştur. Resimde hayvan ve tabiat çizimleri yaptıkları gibi, kendi tanrılarının resimlerini de çizmişleridir. Peki, Hurrilerin dilleri ve tanrı inançları nasıldı? Bu konu da yapılan araştırmalar Hurri dilinin çok geniş olduğu ve bugün Kürtlerin kullandıkları dille benzerliklerinin bulunduğu açığa çıkarılmıştır. Yapılan kazılarda Hurri dilinin görüldüğü yerler; “Babil’in Hammurabi zamanında ki belgelerde, Marların sarayındaki 6 adet edebi metinde, Hattuşaşta bulunan Gılgamış destanının parçalarında”dır. 

Hurriler çok tanrılı inanç sistemini kabul etmişlerdi. Hurrilerin tanrıları daha sonraki dönemlerde Asurlular tarafından da kabul edilmişti. Hurriler uzun bir dönem tarih sahnesinde bir İmparatorluk olarak varlıklarını sürdüler.

0 yorum:

Yorum Gönder